Futbol Şehirden Kaçırıldı!

1990lı ve 2000li yıllarda Adana’nın geleceğini dert eden insanlar sarı-sıcak-nemli şehrin geçmişini büyük bir gururla anlatırken, günümüz Adana’sının gelişememe sebeplerinden biri olarak ta Üniversitenin şehre uzak olmasını gösterirlerdi.

Üniversite şehre uzaktı, şehrin geleceğine dair hiçbir kaygısı yoktu! Nitelikli göç veren değerleri bir bir kapanan yok olan bir şehirdi Adana…

Akademik katkı toplumcudur, kişileri değil toplumu önceler. Belki de şehri yönetenlerin akademik katkıya ihtiyaçları yoktu…. Kim bilir…

Her şeye rağmen bu güzel şehrin gelişen yanları da oldu. En başta futbol kültürü geliyor.

Dünyada futbol şehirleri ile yan yana marşlar söyleyecek kadar gelişmiş bir şehirdir Adana…

Futbolu sadece tribünlerde 90 dakika maç izlemekten ibaret sananların aksine futbol, şehrin sokakları, caddeleri, kafeleridir…

Kulübün tesislerine giden yoldur…

Takım otobüsünün stadyuma giderken kullandığı güzergahtır…

Otobüsün stadyuma girerken taraftarın marşlarıdır, meşaleleridir…

Adana Demirspor-Konyaspor maçı Yeni Adana Stadyumunda izlediğim ilk maç oldu.

26 yıldır Adana Demirspor taraftarının özlemini bende yaşadım.

Armanın, renklerin, taraftarın yeri Süper Ligdi.

Demir Kanatlı Arma sonunda hak ettiği yere çıktı ama bu defa da futbol ve şehirde ona dair ne varsa şehirden çıkmış oldu!

Yeni stadyuma giderken yakın bir deplasmana gittiğim duygusunu yaşadım. Üniversite sınavına hazırlanan bir gencin çözdüğü soru kadar maça gitmiş biriyim…

Stadyuma ilk girdiğimde ”koltuk numaranız kaç buyurun yardımcı olalım” diyen görevliler, tribünlerin sahibi değil, misafiri olduğumu hissettirdi.

Stadyumun yeri kadar, içinde de AVM mantığıyla taraftarın müşteri olarak görüldüğü bir atmosfer yaratılmış ki bu durum, şehrin neredeyse yüz yılda biriktirdiği futbol kültürünün de tam karşısında yer alıyor.

Şehir de ve tribünde iç içe yaşayan Adana Demirspor taraftarları yeni stadyumda, futbolculara çok yakın ama birbirlerine çok uzaktılar. Mavi tribünlerin takımını ateşleyen rakibini heyecanlandıran! göklerde şimşek çaktıran ADS tezahüratı söylediğinde maça olan etkisinin çok az olmasını gözlemlemek belki de bende bu duyguyu yaşattı.

Ezbere bir mimari anlayışla yapılmış yeni stadyumda izlediğim maçtan sonra, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’ ta bulunan Parken Stadyumunda Eriksen’i adeta hayata döndüren tribün görüntüleri gözümün önünden geçti.

EURO 2020 B Grubu’nda Danimarka Finlandiya maçının 42.dakikasında Christian Eriksen, bir anda yere yığıldı. Eriksen’i hayata döndüren sağlık görevlilerinin hızlı müdahalesi, kaptan Simon Kjær ve arkadaşlarının desteği kadar, Parken Stadyumunun da kendisidir.

Parken Stadyumu sayesinde 43.000 taraftarın Eriksen için aynı anda tek bir göz tek bir kalp tek bir nefes olduğunu gördük. Parkende yaşanan bu sıra dışı olay bazı stadyumların beton bir yapıdan çok yaşayan bir mekan olduğunu bize kanıtlamış oldu.

Allianz Arena’yı veya Wanda Metropolitano’yu şehir dışına yapmak kulüpler açısından doğru verilmiş kararlar olabilir…

Ancak Adana, Madrid’den de Münih’ten de farklı bir futbol şehri… Portakal çiçeği kokusuna futbol kokusunun karıştığı bir şehirden bahsediyoruz. Bu şehir futbolu sadece stadyumda değil şehrin sokaklarında da yaşıyor.

Üniversite şehre uzak!

Stadyum? O daha da uzak!

Bir gün Adanaspor ve Adana Demirspor doğru yer ve doğru planlama ile kendi stadyumunu yapacak ekonomik imkanlarını yakaladığında stadyum ve futbolda şehrin kalbine dönmüş olacaktır…